YENİ YILA GİRERKEN

YAZAR: RECAİ ŞEYHOĞLU

Yaşlandıkça  iyice babama benzer oldum.

Akşam vakti hızla ve heyecanla  muftağagirer, rakısını hazırlar, yanında beyaz peynir ve çerezle  televizyonun karşısına kurulurdu.

Son yıllarda aynı babam oldum.

*

Akşam’da Çetin Altan’ın yazısını bana okuturken yudumlar dururdu rakısını, ben orta bir’deyken.

Yani… 1966’da tanıktım ben onun vakt-i kerahet saatlerine. Öncesinde de Köprübaşı’nda…

Tam anlamıyla iyi bir rakıcıydı babam. Rakı, roka, beyaz peynir, zeytin vazgeçilmezleriydi.

Bense sadece rakı- leblebi-fıstıkçı…

Neyzen Tevfik ne kadar doğru söylemiş bilmem ama ben içince ne yıldızlara bakıyorum ne de hükümeti deviriyorum. İçince bir hoş oluyorum. Bu da bana yetiyor. Ve de hep gülesim geliyor içince… Nedense…

Neyzen Tevfik’e gelince: ‘’ Bira içersen çüküne, rakı içersen yıldıza bakarsın’’  demiş ya…

Kimileri de ‘’ Adam dediğin; likör kadar tatlı, tekila gibi çarpıcı, viski kadar asi, kanyak gibi sıcak, malibu kadar egzotik, rakı kadar delikanlı olacak.’’der.

Bence  güzellik olsun diye uydurulmuş laf bunlar.

İllâ da rakıyla ilgili güzel söz söylemek gerekirse ben  ‘’ Küçükken ağlamayalım diye süt içirdiler. Şimdiyse büyüdük, ağlamak için rakı içiyoruz.’’ sözünü tercih ediyorum.

Memleketin hâlini görünce ağlamamak ne mümkün!

Bu söz hoşuma gitse de ben içtikten sonra hep gülümseyenlerdenim.

Yanımdakiler  öfkeylesıtarasız bir adama saydırsalar da  ben gülenlerdenim.

Rakı için keşfettiğim özlü sözlerim yok. Çünkü rakıyı, viski ve Captain  Morgan alamadığımdan içiyorum.

Belçika’ya gittiğimde bir şişe JackDaniel’s’e bana mısın demiyoruz Oktay’la. Sınır kapılarındaki tercihim  ise illâ Captain Morgan oluyor.

Sert içkiye bayılıyorum ne hikmetse…

Dördüncü Murat, İkinci Abdülhamit, İkinci Beyazıt, İkinci Selim’in içki içtiğini biliyor mu bizim yeni Osmanlılar acaba?

Yavuz Sultan Selim ara sıra içen, çabuk sarhoş olan  biri. İkinci Selim ise hem çok içen hem de namazını niyazını unutmayan biri.  Abdülhamit  ise ne rakıcı ne şarapçı. Sadece  Rom içiyor.

Var ki bir güzellik, içmeden edemiyorlar…

Edebiyat dünyasında  egemenlik kuran tek içki rakı!

Sait Faik Abasıyanık, Melih Cevdet Anday, İlhan Berk, Yahya Kemal Beyatlı, Edip Cansever,CemalSüreya, Halikarnas Balıkçısı, Orhan Veli Kanık, Aziz Nesin, Oktay Rifat, Orhan Kemal, Özdemir Asaf, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı, Turgut Uyar,Can Yücel rakı deyince akla gelen ilk isimler. Fethi Naci de…

Fuarda Fethi Naci’ye sormuştum : ‘’ Fethi Bey, iyi şairlerimizin hepsi rakıcı. Rakısız yazılmaz mı şiir? ‘’ Ne kötü şiirdir onlar! ‘’  yanıtını almıştım. Çevremizdeki dostlardan gülmeyen kalmamıştı bu yanıta…

*

Konak Meydanına inmiş iki üç kara smokinli gençler, ‘’ Dünyayı kan gölüne çeviren  Hıristiyanların bayramını kutlamıyoruz.’’  bildirisi dağıtıyorlar.

 

Zavallı bu iki üç genç adama birileri sorsun isterdim: ‘’  128 milyar dolar bulut oldu. Milyar dolarları çalan çırpanlar için de bu meydana inip vaaz verseydiniz ya! ‘’

Ya da ‘’ Ensar Vakfı’nda çocuklar tecavüze uğradığında da  meydanlara inip ahlaksızlıklara karşı bildiri dağıtsaydınız ya…’’

Muhterem genç smokinli(!) arkadaşlar; ülke soyulurken, zenginliklerimiz el aleme satılır dururken, belediyelerdeki yolsuzluklar Fizan’da bilinirken, taciz tecavüz olayları ve nepotizm almış başını gidiyorken gıkını çıkarmıyorlar, 30 Aralık geldiğinde  yılbaşını kutlamanın Hıristiyan işi olduğunu söyleyip nutuk atıyorlar.

 

Topkapı, İshak Paşa,Yıldız, Dolmabahçe, Çırağan, Beylerbeyi saraylarını yaptıran padişah efendilerimizin mimarlarının kimler olduğunu öğrenseler Hıristiyanlara dil uzatırlar mıydı acaba?

Hıristiyan mimarlara saray yaptırıp içinde saltanat süren  padişahlar,  Rom içen Abdülhamit Han Hazretleri, Konak Meydanı’na inip vaaz çekenlere ne derlerdi sizce?

*

4 yıl önce, aralık ayı ortalarında /  İran dönüşüm sonrasında hazırladığım ‘ Renkler Ülkesi İran ‘’ kitabımın Farsçaya çevirisi konusunda  desteklerini almak için   gittiğim İran İslam Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nde tanıştığım genç bayan 31 Aralık’ta beni aramış yeni yılımı kutlamıştı.

Şaşırmış sormuştum kendisine: ‘’ Siz kutluyor musunuz? ‘’

Tüm dünya yılbaşını kutluyorken biz gözümüzü mü yumalım, mealinde bir şeyler söylemişti bana.

Son iki gündür gene İranlı sevgili dostlarım yılbaşımı kutlayan iletiler gönderiyorlar bana.

Evet, İran  şeriat hukukuna göre yönetilen bir devlet. Ülkede her şey İslam hukukuna göre düzenlenmiş ama dünyaya da kapalı değiller. Tıp, mimarlık, şiir, edebiyat, resim ve sinema sanatında dünyayla boy ölçüşen derecelere sahipler.

İslam dünyasının yıldızı!

Amerikan emperyalizminin kucağına oturan değil, emperyalizme kafa  tutan bir devlet!

Türkiye, laik/ çağdaş bir hukuk devleti ama ülkenin yönetiminde bulunanların kıblesi çağdaş dünyanın dışında kalmış olanlar!

Utangaç olmayıp hadi adını da verelim onların.

Bizimkilerin kıblesi Suudi Arabistan’la Katar !

Petrol kralları!

İran İslam Cumhuriyeti, siyasal İslam’ın boyunduruğuna  giren Türkiye’den  onlarca yıl ileride. Bilimde de sanatta da…

Dört bir köşesini gördüğüm için yakından tanığım.

Kitabevlerinde Lenin, Yaşar Kemal, Mao, Engels, Orhan Pamuk gibi şair ve yazarlara vitrininde yer veren bir ülke…

*

Dolara ve Euro’ya teslim olanlar yılbaşının gavur işi olduğunu anlatıp lagaluga  yapıyorlar.

Malumatfuruşçu smokinli tipler, İslam’ın değil Siyasal İslam’ın emirerleri.

Kendi başlarına meydana çıkıp vaaz verdiklerini düşünmeyin sakın. Birileri saldı onları.

Aczmendiler vardı bir ara.  Ne hikmetse bir ara sokağa salındılar, sonra da aynı güçler tarafından sokaklardan alındılar. Yılbaşı öncesinde ortaya çıkanlar da o türden aktörler…

Görevlerini ifa ediyor memur beyler!

Yapay gündem yaratmak, olası bir itiraz halinde hemen olayı medya şebekleri kanalıyla haber bültenlerine  taşımak ve sansasyon yaratmak için… Çünkü onlara malzeme gerek!

AKP iktidarı, ülkeyi yönetemedikçe kendisine yapay gündem konuları arıyor.

Yönetemiyorlar. Yönetemedikleri için de hırçınlaşıyorlar. Cumhurbaşkanı için, içişleri bakanı için ‘ sakin’ sözcüğünü kullanabilir miyiz hiç?

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Sayın Erkan Baş, ‘’ Lale Devri nasıl bittiyse Sülale Devri de  bitecek. Hepiniz yargılanacaksınız.’’ diyor ya…

Evet…

2022 yılı, Sülale Devrini yaratanların yargılanacağı yıl olmalı!

Fakülte diploması olmayan birinin  Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor olmasının bir anayasa  ihlali olduğunu nasıl bilmez savcılar ve neden  bir girişimde bulunmazlar, bunun sorulması gerekmez mi?

Yeni yıl mesajlarının bir derinliği olmalı.

Anlamlı  mesajların zamanı değil midir de  hep ‘’ Yeni yılınız kutlu olsun’

 

2022 yılı, AKP’nin 20 yıllık politikalarıyla  köklü biçimde  hesaplaşıldığı yıl olmalı.

Yeni yıl; CHP, TİP, HDP, İYİ PARTİ, SAADET PARTİSİ, GELECEK PARTİSİ ve  DEVA’nın bir araya gelip AKP’yi  iktidardan uzaklaştıracağı bir yıl olmalı.

Hırsızlıkların, nepotizmin, soygunların, intiharların, işten çıkarmaların son bulduğu, zamların geri alındığı, huzurun yaşanacağı, gerilimlerin son bulacağı bir yıl olmalı.

İzmir için, İzmirliler için de  2022, Bornova’da eylül ayında açılan  Edebiyat Müze Kütüphanesi adının  ‘’ Attilâ  İlhan Edebiyat Müzesi Ve Kütüphanesi ‘’ ne dönüştürüleceği bir yıl olsun.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/sultanma/public_html/wp-includes/functions.php on line 5427