ZİYA GÖKALP VE ‘ DÜŞÜNCENİN UĞURSUZ KADERİ’
YAZAR: RECAİ ŞEYHOĞLU
25 Ekim 1924’te sonsuzluğa yürümüş Ziya Gökalp. Düşünceleri hâlâ dillerde olduğuna göre pek ölmüşe benzemiyor. Ölüm yıldönümünde onu bir kez daha saygıyla anıyorum.
Onun sıralamasına göre dünya ulusları arasında ‘ ahlâk’ konusunda birincilik Türklerdeymiş.
‘’ Eski Yunanların güzel sanatlarda, Romalıların hukukta, Yahudiler ile Arapların dinde, Fransızların edebiyatta, Anglo – Saksonların ekonomide, Almanların müzikle felsefede birinci olmaları gibi Türkler de ahlâkta birincidir.’’ diyor.
Öte yandan 1923’te yayımladığı ‘ Türkçülüğün Esasları’nda ise şu reform önerilerinde bulunuyor: Dilde Türkçülük- Estetikte Türkçülük-Ahlâkta Türkçülük- Hukukta Türkçülük-Dinde Türkçülük- Felsefede Türkçülük
Batı sanatından yararlanılmalı, siyasette ulusal egemenlik ilkesi benimsenmeli, yasama ve yönetme yetkileri halka verilmeli, din kitapları ve Kuran Türkçeleştirilmeli, memlekette büyük sanayi kurulup gümrüklerle korunmalı, siyasette halkçılık ilkesi uygulanırken felsefede Türk halkının derin feraseti meydana çıkartılmalıdır.
Şair- Yazar-Siyasetçi- Sosyolog Ziya Gökalp, Türk milliyetçiliğinin babası olarak biliniyor.
Diyarbakır’da lise son sınıf öğrencisiyken okul çıkışlarında mutat olan ‘’ Padişahım Çok Yaşa ‘’ yerine ‘’ Milletim Çok Yaşa’’ diye bağıran bir gençtir Ziya Gökalp.
Önce Turancılığı, sonrasında Oğuzculuk daha sonra ise Türkiye Türkçülüğü düşüncesini benimsiyor. Mustafa Kemal Atatürk, onun için ‘’ Fikirlerimin babası Ziya Gökalp’tir.’’ diyor.
Eski Türklerin ahlâk anlayışını okura tanıtırken Türklerin dünyanın en demokratik halkı olmakla kalmayıp en feminist halkı olduğunu söyleyen Ziya Gökalp 2024 Türkiye’sinde yaşıyor olsaydı, özellikle de sıklıkla küçük çocuklara yapılan taciz ve tecavüz olaylarını duydukça ‘ ahlâk’ konusunda söylediği sözler için ne düşünürdü acaba?
Bugün yaşıyor olsaydı bırakınız Hüda – Par ve AK Parti’yi, MHP bile el yüz vermezdi ona. Din kitapları ve Kuran Türkçeleştirilsin dediği için…
Hiç kuşkunuz olmasın, FETÖCÜ muamelesi görürdü.
Annelerin kızlarına ‘’ Abin evlenene kadar bu işe razı ol. Çünkü o erkek. İhtiyacı var.’’ diyerek kızlarını ensest ilişkiye nasıl razı etmeye çalıştıklarını duysa/ öğrense ahlâk konusundaki fikirlerini bugün savunuyor olabilir miydi dersiniz?
Kadınların ve genç kızların son zamanlarda biber gazına çok ciddi talepte bulunmaları ona ne düşündürürdü acaba?
Sosyolog Ziya Gökalp, şiddetle karşısında dururdu diye düşünüyorum.
‘ Düşüncenin Uğursuz Kaderi’ adlı kitabında Barış Özkul, Nurullah Ataç, Ahmet Hamdi Tanpınar, Fuat Köprülü, Mehmet Kaplan, Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa, Kemal Tahir, Şem’i Molla, Yahya Kemal, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhat, Melih Cevdet Anday,’a da üçer beşer sayfa ayırıp bilinmezlikleri bilinir kılmış.
Öncesinde ise Dostoyevski, Tolstoy, Elizabeth Gaskell, Charles Dickens, Benjamin Constant, John Dos, Passos, George Orwell, Ala El Aswani, Gunter Grass ve Gogol yer almış. Bilinen kitaplarıyla…
Kitabın alt başlığı ise ‘ Toplumsal İdeolojilerin Aynasında Edebiyat ve Sanat’
Birçok ismin eserleri üzerinden yola çıkılmış, o dönemlerin ruhu ve ideolojileriyle kurulan ilişkiler ve o ilişkilerin eserlerine ne derece yansıdığını anlatıyor Barış Özkul.
Birikim Dergisi ve İletişim Yayınları’nın editörü olan Barış Özkul, İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde tamamlamış doktorasını. İngilizceyi iyi biliyor olmanın ve çok geniş bir okuma yelpazesine sahip oluşunun avantajıyla çeviri ve yazılarına ara verip bu dosyayı hazırlamış.
Sıradan okura değil de araştırmacılara/ edebiyat tarihçilerine hazırlanmış bir kitap dersek mübalağa olmaz herhalde.
Entite, inisiasyon, kerteriz, enfantil neymiş bu arada onları da öğrenmiş oldum.
Kitaptan seçtiğim tümcelere gelince:
‘’ Polis romanları okumaya başlayıp da bir gün Eflatun’u okumaya hazırlanmanın imkânı yoktur.’’
‘’… Bizi biraz olsun sıkmayan hiçbir büyük, güzel eser yoktur. Homeros’u, Shakespeare’i, Gogol’ü, bir zabıta romanını okuduğumuz zaman duyduğumuz keyifle, iştiha ile okuyabileceğimizi hiçbir zaman unutmayalım… Sıkılmaya katlanmak lâzımdır. İnsan ancak o şartla kendisini aşabilir.’’
‘’ Romancı Kemal Tahir’in Anadolu köylüsünün yaşayışına dair bilgileri kitabîdir; belli bir yaşa kadar Anadolu köylüsünü gözüyle görmüş bile değildir.’’
‘’ Kemal Tahir edebiyatı sonuç olarak son derece riyakâr bir toplum portresi sunar.’’
‘’ Aydınlarımızın iktidar karşısındaki tutumu, devlet otoritesinden bir türlü bağımsızlaşamamış olmamaları Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devrolmuş köklü sorunlarımızdan biridir.’’
*
Tokyo’da yeni bir kitabı basıldığında Japon okurların geceden sıraya girdiği Haruki Murakami’nin bir kitabına, Fakir Baykurt ile Orhan Kemal’e de yer verilmesini arzu ederdim.