KISA BİR ANLATIM….     

YAZAR: SERHAT KORLU

Nereye ait olduğumuzu anlamadan nereye gittiğimizi fark edemeyiz

İnsan öyle bir kaosun içine doğmuş ki düzenini de bu kaosa borçlu olan bir varlık. Her şey birbirine girmiş gibi görünürken sadece baktığımız pencereyi bile değiştirdiğimiz de her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu fark ediyoruz ve bu karmaşadan çıkıp hayatımızı toparlaya biliyoruz.

Önemli olan durduğumuz yerden anlamaya çalışmak yerine, yerimizi değiştirerek ve değişimden korkmayarak, hayatımızı akıntıya kapılmış gibi değil, akıntıyı kullanarak,  hayatımıza yön vermeyi başarabilmektir. Başımıza gelenlere takılıp da kasvet içinde yaşamak, yapılacak en son şey. Aksi takdir de o birçok insanın kullandığı ‘’hep mi beni bulur’’ sözünün ruhumuza zarar vermesine izin veririz.

Korkularımız duygulara dönüştükçe, korkularımızın gerçekmiş gibi olduğu hissi kaplar ruhumuzu. Hayatımız olmaya başlarlar ve ardından hayata karşı geleceğe karşı korku ve endişe sarar ruhumuzu ve aklımızı. En güçlü duygular ise korku ve endişelerdir.

Bu iki duygu öyle güçlüdür ki sevgi gibi aşk gibi huzur gibi duyguları yüreğimizden söküp atar ve bize bozkır ayazında karanlık bir dünya bırakır. Korku ve endişe sardıkça ruhumuzu doğru kararlardan uzaklaşır yanlış kararlarla boğuşuruz. Hayatımızdaki bütün hatalar bu dönemlerde ektiğimiz tohumların meyveleridir.

Mesela parasız kalma korkusundan istediğimiz bir işi yapamaz kişisel gelişimimize zaman ayıramadan olmaktan korktuğumuz yerde buluruz kendimizi. Yıpranmış yüreğimizin izleri belirir yüzlerimizde. Alınlardaki derin çizgiler anlatır kederlerimizi, gözlerdeyorgun bakışlara dönüşür hüzünlerimizi…

Aşık olduğunda korkuların engel olmuştur mesela. Sevdiğin yerlere taşınmaktan korkmuş gidememişsindir ruhuna uygun diyarlara. Hep bir korku olmuştur içinde korkunun verdiği endişe hükmetmiştir hayatına.

Öğrenilmiş çaresizliğin tek sebebidir korku ve endişelerimiz.Başaramadığımız işlerin, ulaşamadığımız mutlulukların, yaşayamadığımız aşkların, sarılıp koklayamadığımız tenlerin,  genç bir kızın ihtiyar bir yastığa baş koyması, istemesek te okuduğumuz bölümler, sevmesek te katlandığımız kişiler… Korkularımız ve endişelerimiz kendimize vurduğumuz en büyük prangalar olmuştur.

Sadece bir insanın bireysel sorunu değil ki bu. Toplumların milletlerin insanlığın ortak sorunu . Dünyada bütün toplumları tarih boyunca korkularla yönettiler.

Savaş korkusu, açlık korkusu, hastalık korkusu, ölüm korkusu…

Devrimler bile hep çok kanlı olmuştur korktukları için yumruk sıkmış korktukları için konuşamamışlardır. Korkutuldukları için korktuklarını fark edemeden savaşmışlar ve hep kan dökmüşlerdir.

Bireysel hayatımızdan aile hayatımıza, aile hayatından toplumsal hayata ve oradan dünyanın bütününe baktığımızda, korku hep hükmetmiştir insanlığa ve hep kaybettirmiştir. Tarihin sayfaları bunların ispatlarıyla doludur. Beşikteki bir şehzade bile korkuların esiri olanlar tarafından öldürülmüştür. Daha anne karnında nice canlara kıyıldı korkular yüzünden…

Birbirine asık olup evlene bilen farklı ülkelerin halkları korkutularak savaştırıldı.

Dur demeye korktu liderlerine toplumlar; firavunlar İbrahimleri ateşe atabildi,  dur diyemedi kavmine sefil ruhlu babalar kızlarını diri diri toprağa gömdü, dur diyemediği için kimse bir kadın sokak ortasında kanlar içinde can verdi dur diyemediler mülteci gemilerinde küçücük cansız bedenler kıyılara vurdu…

Kötü insanlar kötülüklerini iyi insanların korkularına borçlu. İyi insanlar daha cesur olabilseydi kötü insanlar aklına bile getiremezdi zalim planlarını.

Hiçbir kadın sokak ortasında bıçaklanmaz hiçbir çocuk tacize dahi uğramaz hayvanlar zulüm görmez dünya kirlenmez savaşlar olmazdı…

İyi insanlarda iyi oldukları için mi? yoksa korktukları için mi? İyi davranıyorlar… İyi insanlar bu kadar çok iken kötüler nasıl bu kadar pervasız hareket edebiliyorlar.

Demekki iyi insan olmak sadece zarar vermemek değil zarar vermek isteyenlerde engel olabilmektir…

Cesaret korkunun eseri bir duygudur biri olmasa diğeride olmaz…

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/sultanma/public_html/wp-includes/functions.php on line 5464